Şıpıdık terlikler Kireçburnu'nda


Alternatif başlık: Yaban çakalları Kireçburnu'nda.



İstanbulluların bile pek bilmediği bir semt olan Kireçburnu'nun ne özelliği var da koştura koştura Kireçburnu'na gittik? Neden Bağdat caddesinde ıslak hamburger yiyip, Taksim'de punk rock tayfa arasında yürümedik? Hepsi ve daha fazlası bu yazıda...

Faydalanacağım spoiler sayısı ile yüzümdeki gülümseme sayısı doğru orantılı olsa da diziden bihaber olanlar için spoiler sayısını en düşük mertebede tutmaya çalışacağım.


Girizgah: Burcu'yu arayıp, İstanbul'a geliyoruz kuzen, plan yapalım dedim. Burcu gökkuşağı kadar renkli olan iç dünyasıyla hemen planlarını sıraladı. Planların arasında günübirlik Bulgaristan turu bile vardı. Burcu'yu sakinleştirip hedef küçültmeye ikna ettim. Uzun zamandır aklımda olan Kireçburnu'na gitmeyi önerdim. Burcu farklı bir yer duymuş olmanın heyecanı ile “bana böyle şeylerle gel” dedi.

Fakat başına geleceklerden haberi yoktu. Jale, ben ve eşim biraraya geldiğimizde kendimizi kaybene kadar Leyla ile Mecnun konuşuruz ve Burcu için işkencedir bu ritüel.Leyla ile Mecnun Kireçburnu'nda çekiliyor, kesin gitmeliyiz diye tekrar belirttim. Burcu, Leyla ile Mecnun'u duyar duymaz “Hayır, gitmiyoruz” dedi. Fakat sonradan “Leyla ile Mecnun konuşmayacaksanız gidebiliriz” diyerek kararını değiştirdi. Ben de “Tabiki konuşmayız, söz veriyorum” dedim. Neyseki Jale söz vermemiş.



Cuma gecesi İstanbul'a vardık ve cumartesi sabahı ailecek kahvaltı masasına oturduk. Pınar (eşimin kuzeni) kendinden habersiz Kireçburnu planı yaptığımızı duyunca bizi açık açık tehdit etti ve planımızı cumartesiye almamıza neden oldu. Plan değişikliğini haber vermek için aradığımız Jale, elektrik süpürgesi ile mutlu dakikalar geçirdiğinden telefonumuzu duymadı. Dakikalar sonra Jale'ye ulaşabildik ve bizi arabayla gelip alacağını söyledi. Hazırlandık ve yola koyulduk. İstanbul trafiği şaşırtıcı derecede sakindi. Yarım saatlik bir yolculuğun ardından “laaaaps” Kireçburnu'ndaydık.

Arabadan iner inmez Kireçburnu'nun İstanbul'a ait olmadığını gördüm. Sahilde spor yapan insanlar, iki - üç katlı binalar, sakin sokaklar. İstanbul'u çağrıştıran tek şey boğaz manzarasıydı. İlk durak olarak İsmail abi'nin beklediği gemiye el salladığı sahil boyu oldu. Uzun uzun el salladık boğaza doğru. Biz de inandık o geminin bir gün mutlaka geleceğine. Leyla ile Mecnun'un oturduğu, sevgili simiti yedikleri bankı aradık daha sonra. Dizide kadraja giren yamuk ağaçtan bulmaya çalıştık o bankı.


Sahilde yürürken yaprak satan teyze ve iki yancısı bizim kızları gözüne kestirdi.

-Teyze: Yaprak vereyim mi?
-Kızlar: Yok teyze , teşekkürler.
-Yancı teyze: Bunlar ne anlar yapraktan, zamane gençliği. Saramaz ki bunlar. Sen sar getir öyle sat yaprağını.

Teyzeler hem yaprak sarmayı hem de Erdal bakkal'ın yerini biliyorlarmış. Erdal bakkal'ı sorduğumuzda çok net bir tarif aldık. Bu soruyu soran kaçıncı kişiyiz bilmiyorum ama teyzeler bir nevi tur rehberi gibiydi.

Rehber demişken yakında tur şirketleri bu bölgeye tur düzenleyebilir. Bölgenin güzelliklerini aktaran rehberler yetiştirmek gerek. Parlak renkli takım elbise giymeli tur rehberi. Sahilde gemilere el sallamalı. Tura katılanları Erdal bakkala götürüp yarım tavuk döner yedirmeli. Akşam olunca manavda üzüme düşmeli. Büyük İskender'in taksisini vurdurmalı yokuş aşağı. Tur rehberi olasım geldi şimdi bunları yazınca, Leyla ile Mecnun tur rehberi.


Hayalimden uzaklaşıp konuya dönüyorum. Teyzelerin tarif ettiği yoldan yokuş yukarı çıkmaya başladık. Mahalle havasını soluduk sokaklarda. Samimi ve dost geldi bize sokaklar, sokak kedileri. Erdal Bakkal'ın vurguladığı gibi mahalle kavramını korumak gerek. Bakkalım ben, bak-gal, Erdal bakkal. Mahallenin direğidir bakkal.

“Alışverişi süpermarketten yaparsınız ama cenazenize bakkal gelir.”

Sokaklar genelde boştu, bir süre yürüdük ve elinde fotoğraf makineli gençlere rastladık. Sokaklarda Leyla ile Mecnun dostlarını görmek oldukça mutlu etti bizi. Daha önce de bahsettiğim gibi dizinin bu bölgeye katkısı oldukça fazla.

Erdal bakkal'ı bulduk ve bakkalın önünde poz vermek için sıra bekledik. Erdal bakkal'ın duvara çizilmiş grafitisi oldukça sevimli bir görüntü oluşturuyordu. Sevimli olmaya çalıştıkça çirkinleşen Erdal, grafitide sevimli olmayı başarmıştı. Şimbilli Erdal'ın bakkalı tam anlamıyla bir tekkeye dönüşmüş durumda. Sürekli müritleri ziyaret ediyor, bakkalın önünde fotoğraf çektirmek için sıraya giriyor. Düzenbaz bir adamın bu kadar sevilmesi oyuncunun ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor.



Çekimlerde oldukça uzun görünen sokak aslında küçücük bir sokakmış. Erdal bakkal'ın bitişiğinde bir okul bulunuyor. Kaan'ın (Gözlüklü zozuk) okulu diye tahmin ettik. Yanımızda sallama çay getirip Erdal bakkal'da içmeliydik, akıl edemedik.

Sokak aralarında dikkatimizi çeken bir konu da merdivenler oldu. Her sokak başında ya da arasında uzun ve dik merdivenler var. Çıkması işkence olmakla beraber harika görünüyorlar.

Tırmandıkça boğaz manzarası sizi büyülüyor. Böyle güzel bir yerin bakir kalmış olmasına sevindim. İstanbul'a yerleşecek olsam Kireçburnu'nda yaşayabilirim.


Fazla zaman kaybetmeden bir başka meşhur mekana, Biba kafe'ye doğru yollandık. Biba kafe, Leyla ile Mecnun'da neredeyse her bölümde karşımıza çıkan meşhur kafe. Kafeye girer girmez kendimi sette hissettim. O kadar aşinayım ki kafeye, birazdan Mecnun gelecek ve repliğimi ona söyleceğim diye düşündüm. Mecnun'un oturduğu masaya oturduk ve manzaraya daldık. İlk sezonda Leyla'nın taşı alıp kafede oturan Mecnun'a doğru attığı sahne geldi gözümün önüne. Kafedeki servis ve menü dört dörtlük değildi (Çay Erdal Bakkalda içilir) fakat aradığımız şey de bu değildi.


Karnımızın acıktığını farkettik ve Kireçburnu fırınını gözümüze kestirdik. İnternette bolca olumlu eleştiri alan fırın, ortam olarak çok güzeldi. Çoğunluk olarak börek yedik. Jale kendini belli etmek amacıyla üstüne bir de pasta yedi. Jöle,krem şanti,krema,çikolata,çilek barındıran pastayı paylaşan Jale ve Pınar bir süre sonra pişmanlıklarını dile getirdiler.


Burcu'nun sabrederek dinlediği Leyla ile Mecnun repliklerinden sonra son bir kez el sallamaya gittik sahile, dönmeden önce. En çok kullandığımız repliklerden biri Erdal Bakkal'ın “bana böyle bir bilgi verilmedi” repliğiydi. Bir de “at” larla ilgili uzun uzun konuştuk dizide olduğu gibi.


Bir daha ne zaman ziyaret ederim Kireçburnu'nu bilmiyorum. Bu nedenle uzun uzun el salladım sahilde, huzurla ve keyifle.

- İsmail abiii.
- Hoooop!
- Ne yaptın?
- Kireçburnu blogunu okudum hacı. O kadan güzel olmuş ki yemin ediyom.

Bir kliple sonlandırıyorum yazımı, "kendinize çok iyi davranın, nolur".





4 yorum:

  1. Pardon "Erdal Bakgal'da " çay nekadarmış ? :)

    YanıtlaSil
  2. çok keyifli bir yazı olmuş tebrikler en kısa zamanda ordayım :)

    YanıtlaSil
  3. Umarım yorumumu görürsünüz. Şimdi okudum yazınızı. Çok keyifli bir yolculuk olmuş :) Ben de gitmek istiyorum şu Kireçburnu'na.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tavsiye ederim. Leyla ile Mecnun dizisini izlediyseniz ayrı bir keyif alırsınız.

      Sil